بِسْمِ ٱللَّهِ ٱلرَّحْمَٰنِ ٱلرَّحِيمِ

إِذْ دَخَلُواْ عَلَيْهِ فَقَالُواْ سَلَٰمًاۖ قَالَ سَلَٰمٌ قَوْمٌ مُّنكَرُونَ ٢٥

O vakit ki üzerine girdiler de "Selam sana!" dediler. "Selâm, görülmedik bir kavim" dedi.

– Elmalılı Hamdi Yazır

فَرَاغَ إِلَىٰٓ أَهْلِهِۦ فَجَآءَ بِعِجْلٍ سَمِينٍ ٢٦

Hemen bir bahâne ile ehline gitti, bir semiz daha getirdi de.

– Elmalılı Hamdi Yazır

فَقَرَّبَهُۥٓ إِلَيْهِمْ قَالَ أَلَا تَأْكُلُونَ ٢٧

Onu yakınlarına koydu, yemeğe buyurmaz mısınız? Dedi.

– Elmalılı Hamdi Yazır

فَأَوْجَسَ مِنْهُمْ خِيفَةًۖ قَالُواْ لَا تَخَفْۖ وَبَشَّرُوهُ بِغُلَٰمٍ عَلِيمٍ ٢٨

O vakit onlardan içine bir korku düştü korkma dediler ve kendisine Alim bir oğlan tebşir ettiler.

– Elmalılı Hamdi Yazır

فَأَقْبَلَتِ ٱمْرَأَتُهُۥ فِى صَرَّةٍ فَصَكَّتْ وَجْهَهَا وَقَالَتْ عَجُوزٌ عَقِيمٌ ٢٩

Bunun üzerine hatunu bir çığlık içinde döndü de elini yüzene çarptı ve akîm bir kocakarı, dedi.

– Elmalılı Hamdi Yazır

قَالُواْ كَذَٰلِكِ قَالَ رَبُّكِۖ إِنَّهُۥ هُوَ ٱلْحَكِيمُ ٱلْعَلِيمُ ٣٠

Dediler: öyle Rabbin buyurdu, şüphesiz Alim O, Hakim O.

– Elmalılı Hamdi Yazır

قَالَ فَمَا خَطْبُكُمْ أَيُّهَا ٱلْمُرْسَلُونَ ٣١

İbrahim, o halde asıl me'muriyyetiniz nedir? ey mürselûn, dedi.

– Elmalılı Hamdi Yazır

قَالُوٓاْ إِنَّآ أُرْسِلْنَآ إِلَىٰ قَوْمٍ مُّجْرِمِينَ ٣٢

Biz, de dediler: Mücrim bir kavme gönderildik.

– Elmalılı Hamdi Yazır

لِنُرْسِلَ عَلَيْهِمْ حِجَارَةً مِّن طِينٍ ٣٣

Üzerlerine çamurdan taşlar salmak için.

– Elmalılı Hamdi Yazır

مُّسَوَّمَةً عِندَ رَبِّكَ لِلْمُسْرِفِينَ ٣٤

Rabbin’in nezdinde damgalanmışlar müsrifler için.

– Elmalılı Hamdi Yazır

فَأَخْرَجْنَا مَن كَانَ فِيهَا مِنَ ٱلْمُؤْمِنِينَ ٣٥

Binnetîce orada bulunan mü'minleri çıkardık.

– Elmalılı Hamdi Yazır

AYARLAR
Okuyucu